Kafam daha fazlasını alsın diye üzerine bastırılan dolu bir çöp kovasi gibi.
sanki altı yaşındayım, balkonun demirlerinden ayaklarımı sarkıtmışım. suratımda bir tokat izi, o kadar küsüm ki kendimle bile konuşmuyorum.
çok mutsuz olabilirsin, çok acı çekebilirsin, her şeyini kaybetmiş, ölmek istiyor olabilirsin. sen ne yaşarsan yaşa; hayat kendine gelmeni beklemeden akar gider ve zaman seni asla durup da beklemez. sen ne kadar gözyaşı dökersen dök bir yerde insanlar kıskanılacak derecede mutlu olmaya ve gülmeye hatta kâhkâha atmaya devam ederler. yani çektiğin acıları en derin sen hissedersin. ve onların verdiği zarar yetmiyormuşçasına kendini öldüresiye hırpalarsın. aslında çeker gidersin ama herkes kaldığını sanır.
bir insanı ten rengine göre eleştirmekten daha cahilce bir düşünce duymadım.
Başını ellerinin arasına alıp saatlerce ağladın sen.. Unutma bunu! Her şeyi unut, bunu sakın unutma!..
Burası bir akıl hastanesinin dördüncü katı,
Sana bu satırları buradan yazıyorum
Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum
Sana benzeyen birini gördüğümde ağladığım için burdayım
Kimse anlamıyor beni,
Deli olduğumu düşünüyorlar,
Sana geleceğimi söylüyorum
Bağlıyorlar beni,
Kendimde değilmişim,
Öldüğünü kabul edecekmişim…
O ölmedi diyorum,
Ağlıyorum…
Öldü diyorlar,
Biliyorum gitmedin,
Bizi ayıracaklarını sanıyorlar
Ayıramazlar biliyorum
Mevsim kış,
Üşüyor musun?
Hava soğuk,
Kar vardır şimdi oralarda
Ellerin buz tutmuştur şimdi
Üşüyorsun biliyoum
Montumu vermeliyim sana,
Merak etme iyiyim ben
Sadece gelemediğim için affet beni
Dedim ya,
Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum
Sen neden cevap yollamadın hala?
Yoksa göndermiyorlar mı mektuplarımı sana?
Yada;
Sen yazıyorsun da bana mı vermiyorlar?
Adresi daha iyi yazıyorum buraya,
Altınada özellikle tarif ediyorum,
Bulmaları kolay olsun diye seni,
Adres: Karşıyaka mezarlığı 2. kapıdaki caminin hemen iki üstünden sola dönünce